28 Ocak 2014 Salı

Kitap Hırsızı - Markus Zusak


Kitap Hırsızı
(The Book Thief)
Markus Zusak
Çeviri: Selim Yeniçeri
Martı Yayınları
574 Sayfa

Markus Zusak’ın naif ve içten kitabı. İkinci Dünya Savaşı ve Nazilere dair zibil gibi kitap olmasına rağmen aynı arka planı kullanıp tekrara düşmeyen bir kitap “Kitap Hırsızı”. Asıl anlatmak istediği sözcüklerin büyüsü. Almanya’nın yarısına yakını neden Hitler’in peşinden gitti, onun zulmüne neden sessiz kaldı. Birçok sebep sayılabilir; lakin en önde gideni onun hatipliği, sözcükleri iyi kullanıp kitleleri istediği yöne sürüklemesi.

Hitler’in üst perdeden,  acımasız, hoşgörüsüz sözcüklerine karşı Liesel Meminger’in kitaplarda bulduğu naif sözcükleri.
Kim kazandı dersiniz?
Annesi, Liesel’i ve erkek kardeşini, orada daha iyi olacaklarını düşünerek Almanya’nın Molching (bu yer yazarın hayal dünyasında var, aslında Almanya’da böyle bir yer yok) kentinde Himmel (Türkçe anlamı “gökyüzü” veya “cennet”) caddesinde yaşayan Hubermann ailesinin yanına gönderir. Oraya varırken tren yolculukları sırasında Liesel’in kardeş ölür. Onu bir tren istasyonuna gömerler. Kardeşinin defni sırasında mezar kazıcılardan biri bir kitap düşürür yere ve Liesel ilk hırsızlığını yapar.

Liesel yeni ailesinin yanında başlarda sıkıntı çekse de zamanla alışır, okula gider,  yeni annesine yardımcı olur ve bir arkadaş edinir: Rudy Steiner. Rudy, temiz kalpli, yürekli bir çocuktur ve Liesel’den ilk gördüğü an hoşlanır, hatta bir öpücük bile ister.
Kitabın kalanını anlatmak keyif kaçıracağından, anlatıma geçsem iyi olacak: Kitabın çok hoş, sade bir anlatımı var. Cümleler kısa tutulmuş.  Zorlama benzetmeler, afili sözcük oyunları yok. En göze çarpan benzetmeler sözcükler üzerine: Sözcüklerin etkisi üzerine yazılmış bu güzel kitapta sürekli sözcükler “ağırlaşıyor”, “düşüyor”, “yuvarlanıyor”

Hikâyemiz, “Ölüm”ün ağzından anlatılıyor. İnsanları anlamak noktasında sıkıntısı olan “Ölüm”ün merakı üzerine Liesel Meminger’in hayatına dâhil oluyoruz zaten. “Ölüm”ün iyi bir mizah anlayışı var ve yaptığı işten pek memnun değil. Anlatıcının hem her şeyi görebilen gözü hem de bize yakın bir kişiliği olduğu için farklı bir tatla hikâyenin içine giriyoruz.

Kitabın Türkçe baskılarına göz atacak olursak: Kitap ilk olarak 2009 yılında Encore Yayınları tarafından yayınlanmış. Çeviri Teri Erbeş’e ait.
Kitap 2012 yılında Martı Yayınları tarafından yeni bir çeviriyle yeniden yayınlandı. Çevirmen, Selim Yeniçeri. Benim okuduğum baskı budur.

Kapak tasarımı bakımından Encore Yayınları’nın daha özenli olduğunu söylemek lazım. Bu kapak, daha az şey anlatarak okuyucuda daha büyük bir merak duygusu uyandırıyor. Martı Yayınları’nın kapağı ise kitabın içeriğindeki her şeyi kapağa doldurmak niyeti taşıyor sanki. Özensiz, çirkin.

Kitabın filmi yapıldıktan sonra yeni baskılarda film afişi kapakta kullanıldı. Böylece Martı Yayınları'nın o iğrenç kapağından kurtulmuş olduk.
Çeviriye gelirsek:
Teri Erbeş çevirisine sadece 5-10 sayfa bakabildiğim için yetkin bir karşılaştırma yapamayacağım ama genel kanaatim Teri Erbeş’in çevirisinin daha zevkli ve sıcak bir okuma sunduğu yönünde.

Selim Yeniçeri, çevirisini sadakatten ödün vermeyerek yapmış ama kitabın okunurluğunu azaltan bir soğukluk var bu çeviride. Çok fazla çeviri yapan Selim Yeniçeri’nin hızını takdir etmek gerekiyor ama yayınevinin baskısı yüzünden mi bilmem çevirileri gittikçe otomatikleşen, duygusuz bir hal alıyor. Bu söylediklerim sizi korkutmasın çünkü şu an satışta olan Martı Yayınları’ı baskısının çeviri yönünden eksiği yok, rahatlıkla okuyup çok zevk alacağınıza eminim.

Bir çocuk kitabı sadeliğinde, bir yetişkin kitabı ağırlığında güzel bir eser “Kitap Hırsızı”. Okuyun; çocuklarınıza, kardeşlerinize okutun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder